Eski Türkçe Alas ne demek ?

Sinan

New member
“Alas” Ne Demekti, Ne Oldu Bize? Eski Türkçeden Günümüze Bir Toplumsal Yankı

Selam sevgili forumdaşlar,

Bugün biraz dilin derinlerine, biraz da kalbimizin kuytularına inmek istiyorum. “Eski Türkçe’de alas ne demek?” diye başlayacağım ama inanın konu yalnızca bir kelimenin anlamı değil. Çünkü diller sadece kelimelerden ibaret değildir; toplumun aynasıdır, tarihimizin sesi, duygularımızın şeklidir.

Bir dildeki tek bir kelime bile, o toplumun kadınını, erkeğini, adaletini, sevgisini, acısını anlatır.

Ve işte tam bu noktada karşımıza çıkıyor o güzelim kelime: Alas.

Eski Türkçe’de “renkli, parlak, canlı” anlamına gelen bu kelime; aynı zamanda “göz alıcı güzellik” veya “ışıldayan bir şey” demekti. Yani sadece fiziksel bir ışıltıyı değil, içsel bir enerjiyi de temsil ediyordu.

Ama bugün, alas kelimesini duyan kaç kişi o sıcak, kapsayıcı anlamı hissedebiliyor?

---

Kelimelerin Cinsiyeti Var mı?

İlk bakışta kelimelerin cinsiyeti yok gibi gelir. Ama biraz derinleşince, fark ederiz ki her kelime, bir bakış açısı taşır.

Alas mesela… Eski Türk toplumlarında “alas” dendiğinde, sadece güzel bir yüz değil, “ışığıyla çevresini aydınlatan kişi” kastedilirdi.

Ama tarih ilerledikçe bu anlam daraldı. “Güzel kadın”, “renkli şey” gibi yüzeysel karşılıklar kaldı geriye.

İşte burada devreye giriyor toplumsal cinsiyet meselesi.

Kadınlar tarih boyunca “renk” olarak görülürken, erkekler “ışığın kaynağı” olarak anlatıldı.

Oysa alas ikisini de kapsayan bir kelimeydi. Kadın ya da erkek fark etmeksizin, ışığı olan, fark yaratan, varlığıyla güzellik katan herkes alastı.

Elif isimli bir forumdaşım geçen gün şöyle yazmıştı:

> “Biz kadınlar, bazen güzellik kelimelerine hapsoluyoruz. Ama ışığımız hepimizde farklı yanıyor.”

> İşte tam olarak bu. Alas kelimesi, bir kadının saçında parlayan güneş kadar, bir erkeğin kalbindeki cesaretin de rengiydi.

---

Analitik Zihinler, Empatik Kalpler: Bir Kelimeye İki Yaklaşım

Bu konuda forumda hep iki tip yorum çıkar:

Bir grup “Kardeşim kelime kelimedir, eski Türkçe’deki anlamı budur, fazlası yoktur” der — genelde erkek üyelerimizdir bu; analitik, çözüm odaklı, sistematik düşünen tayfa.

Diğer grup ise, “Ama bir kelime yaşar, dönüşür, hissedilir,” der — empatiyle yaklaşan, duygusal bağ kuran kadın üyelerimiz.

Aslında her iki yaklaşım da doğru. Çünkü dil hem bir mühendisliktir hem de bir şiir.

Bir taraf, kelimenin kökünü, yapısını, tarihini inceler.

Diğer taraf, o kelimenin ruhunu, yankısını, hissettirdiklerini konuşur.

Ben ikisinin birleştiği yerdeyim: Alas kelimesi bize şunu hatırlatıyor — anlamı sadece sözlükte ararsak eksik buluruz.

Anlam, insanla tamamlanır.

---

Toplumsal Cinsiyetin Dili Nasıl Renklenir?

Düşünsenize, Eski Türkler doğayı, insanı, gökyüzünü bir bütün olarak görürdü.

Bir kadına “alas” dendiğinde, bu sadece “güzelsin” anlamı taşımazdı; “yaşam dolusun, çevrene ışık saçıyorsun” derdi.

Bugünse toplum hâlâ güzelliği bir “kadın özelliği” olarak, gücü ise bir “erkek özelliği” olarak kodluyor.

Oysa doğa böyle çalışmıyor. Güneş hem yakar hem ısıtır; renk hem güçlüdür hem zarif.

Belki dilimizi yeniden düşünmenin zamanı gelmiştir.

Belki de birine “alas” demek, onun parladığı yönü fark etmek, onu cinsiyetinden bağımsız olarak takdir etmek demektir.

İşte bu da sosyal adaletin dildeki başlangıcı olurdu.

---

Bir Kelimenin Dönüştürebileceği Dünya

Toplumsal adalet bazen bir yasayla değil, bir kelimeyle başlar.

Çünkü dil, düşüncenin kılıfıdır. Ne söylüyorsak, öyle düşünürüz.

Eğer bir toplumda “alas” kelimesi yalnızca “kadınsı güzellik” ile eşleşiyorsa, bu o toplumun zihinsel haritasında bir eksikliktir.

Ama “alas”ı yeniden sahiplenip “herkesin ışığı” anlamında kullanabilirsek, belki bir adım atmış oluruz.

Bir erkek, başka bir erkeğe “Bugün senin enerjin alas gibi, parlıyorsun” diyebilse...

Bir kadın, bir kadına “Senin varlığın alas gibi içimi aydınlattı” diyebilse...

İşte o zaman dil toplumsal eşitliğin aracı olurdu.

---

Erkeklerin Analitik, Kadınların Empatik Yolculuğu

Bir forum üyesi olarak fark ettim ki, tartışmalarda erkekler genelde şu cümleyle başlıyor:

> “Tarihi kayıtlara göre...”

> Kadınlar ise şöyle diyor:

> “Bence his olarak bu kelime bana şunu çağrıştırıyor...”

İşte bu iki yaklaşım, toplumsal dengeyi sağlıyor aslında.

Erkeklerin tarihsel doğruluğa olan tutkusu, kadınların insani sezgileriyle birleşince ortaya anlamlı bir bütünlük çıkıyor.

Yani birimiz geçmişi koruyor, diğerimiz geleceği renklendiriyor.

Ve belki de “alas” tam da bu yüzden güzel bir sembol:

Bir kelime hem köklü hem yenilikçi olabilir, hem geçmişi anlatır hem bugünü aydınlatır.

---

Forumdaşlar, Şimdi Sıra Sizde

Sevgili forumdaşlar, size sormak istiyorum:

Bir kelime, sizce toplumsal eşitliği yansıtabilir mi?

Dil, toplumu değiştirir mi yoksa toplum mu dili dönüştürür?

Ve siz, “alas” dendiğinde ne hissediyorsunuz — bir renk, bir ışık, bir kadın, bir insan, yoksa sadece bir ses mi?

Belki de hepimiz kendi “alas”ımızı bulmalıyız.

Bir kelimeye, bir insana, bir fikre ışık tutan yanımızı.

Çünkü Eski Türkçe’de “alas” yalnızca bir kelime değilmiş;

Görmeyi bilen için, adaletin, güzelliğin ve birliğin rengiymiş. 🌿
 
Üst