Cömertlik nedir okul öncesi ?

Emlakci

Global Mod
Global Mod
Okul Öncesinde Cömertlik Nedir?

Çocukların dünyası bize çok şey öğretir. Onların saf ve filtresiz davranışlarını izlerken, aslında yetişkinliğe dair önemli ipuçları yakalayabiliriz. Bu yüzden okul öncesi dönemde “cömertlik” kavramı, sadece çocukların değil, biz yetişkinlerin de üzerinde durması gereken değerlerden biridir. Kendi adıma, bir çocuğun oyuncağını arkadaşıyla paylaştığını gördüğümde içimde “cömertliğin özü bu işte” duygusu uyanır. Peki ama bu basit gibi görünen davranışın ardında nasıl bir gelişim süreci yatıyor?

Okul Öncesinde Cömertliğin Tanımı

Cömertlik, yetişkinler için çoğu zaman para veya mal paylaşımıyla ilişkilendirilir. Oysa okul öncesi çağdaki çocuklar için cömertlik, oyuncaklarını paylaşmak, sırada beklerken yer vermek ya da sadece elindeki krakeri arkadaşına uzatmak kadar somut ve gündeliktir. Psikoloji alanında yapılan araştırmalar, çocukların 3 yaş civarında paylaşma davranışlarını göstermeye başladığını, 5 yaşından itibaren ise daha bilinçli cömertlik örnekleri sergilediklerini ortaya koyuyor.

Örneğin, Harvard Üniversitesi’nin 2019’da yaptığı bir çalışmada, 4-5 yaş arası çocukların grup oyunlarında paylaşma eğilimlerinin, hem sosyal ilişkilerini hem de duygusal gelişimlerini olumlu yönde etkilediği tespit edilmiştir. Yani okul öncesinde cömertlik sadece ahlaki bir değer değil, aynı zamanda gelişimsel bir gerekliliktir.

Gerçek Hayattan Küçük Örnekler

Bir anaokulunda öğretmen “Oyuncakları paylaşmazsanız herkes sıkılır” dediğinde, çocuklardan biri elindeki arabayı hemen yanındaki arkadaşına uzatıyor. Bu davranış, küçük bir jest gibi görünse de çocuğun empati yeteneğinin geliştiğini, toplumsal düzeni anlamaya başladığını gösteriyor. Başka bir örnekte, sınıfta sadece iki tane boya kalemi var. Çocuklardan biri kalemi tek başına kullanmak yerine, “Sen boyarken ben bekleyeyim” diyerek sıra yapmayı öneriyor. İşte bu, cömertliğin işbirliğiyle birleşmiş hali.

Peki yetişkinler olarak bizler, bu davranışları nasıl yorumluyoruz?

Erkeklerin Pratik ve Sonuç Odaklı Yaklaşımı

Erkeklerin bakış açısı genellikle daha pratik ve sonuç odaklıdır. Okul öncesi cömertlik konusuna erkekler şu soruyla yaklaşabilir: “Çocuğum paylaşmayı öğrenirse ileride takım çalışmasına daha yatkın olur mu?” Onlar için cömertlik, gelecekte iş yaşamına, liderlik becerilerine ya da sosyal uyuma nasıl katkı sağlayacağıyla ilgilidir.

Nitekim eğitim araştırmalarında, paylaşmayı öğrenen çocukların ileriki yıllarda problem çözme becerilerinin daha yüksek olduğu görülüyor. Erkeklerin bu sonuç odaklı bakış açısı, cömertliği stratejik bir beceri olarak görmelerine yol açabiliyor.

Kadınların Sosyal ve Duygusal Yaklaşımı

Kadınların yaklaşımı ise daha çok duygusal ve ilişkisel etkilere odaklanır. Bir anne için çocuğunun oyuncaklarını paylaşması, onun ne kadar empatik, ne kadar sevgi dolu bir birey olduğunun göstergesidir. Kadın bakış açısı, cömertliği toplumsal uyumdan çok duygusal bağlarla ilişkilendirir. “Çocuğum paylaşınca arkadaşlıkları daha sağlam olur mu?” sorusu bu yaklaşımı özetler.

Burada dikkat çeken nokta, aynı davranışın iki farklı gözle yorumlanmasıdır: Erkekler sonucu, kadınlar ise duyguyu ön planda tutar. Aslında bu iki yaklaşım birbirini tamamlar; çünkü cömertlik hem sonuç doğuran hem de duygusal bağları güçlendiren bir değerdir.

Cömertliğin Toplumsal Önemi

UNICEF verilerine göre, erken yaşta paylaşmayı ve işbirliğini öğrenen çocuklar, ileriki yaşlarda zorbalığa daha az eğilim gösteriyor. Ayrıca sosyal uyum becerileri yüksek olan çocukların akademik başarılarının da daha yüksek olduğu biliniyor. Yani cömertlik sadece ahlaki bir erdem değil, aynı zamanda geleceğe yapılan bir yatırım.

Bir toplulukta düşünelim: Eğer herkes sadece kendine odaklanırsa, paylaşım olmazsa, sosyal düzen kısa sürede bozulur. Çocukların okul öncesinde öğrendiği bu küçük “paylaşma pratikleri” aslında büyük toplumların temelini oluşturur.

Eleştirel Bir Soru: Doğuştan Mı, Öğrenilen Mi?

Burada kritik bir soru karşımıza çıkıyor: Cömertlik doğuştan gelen bir özellik mi, yoksa tamamen öğrenilen bir davranış mı? Araştırmalar, çocukların küçük yaşta “benmerkezci” olduklarını, fakat çevrelerinden aldıkları geri bildirimlerle paylaşmayı öğrendiklerini gösteriyor. Yani cömertlik hem içsel hem de çevresel bir süreçtir.

Eğer bu doğruysa, okul öncesi dönemde ebeveynlerin ve öğretmenlerin rolü belirleyici değil mi? Çocuğa paylaşmayı öğreten bir öğretmen, aslında onun ilerideki sosyal hayatına yön veriyor demek.

Tartışmaya Açık Sorular

- Sizce cömertlik çocuklarda daha çok aileden mi öğreniliyor, yoksa akran ilişkilerinden mi?

- Erkeklerin pratik sonuçlara odaklanan, kadınların ise duygusal etkileri ön plana çıkaran bakış açıları sizce birbirini nasıl tamamlıyor?

- Okul öncesinde cömertliği geliştirmek için hangi yöntemler daha etkili olabilir: ödüllendirme mi, model olma mı?

- Çocukların doğasında paylaşma eğilimi var mı, yoksa bu tamamen toplumun beklentisi mi?

Sonuç Yerine: Ortak Bir Değer

Cömertlik, okul öncesinde belki bir oyuncak paylaşmak kadar basit görünebilir. Ama bu basitlik, aslında toplumun geleceğini şekillendiren bir değerler zincirinin ilk halkasıdır. Erkeklerin pratik, kadınların duygusal bakış açıları bu süreci farklı açılardan anlamamızı sağlar. Asıl mesele, bu iki yaklaşımı birleştirip çocuklara hem sonuçları hem de duygusal bağlarıyla birlikte aktarabilmek.

Belki de en güzel soru şu: Çocuklara cömertliği öğretirken biz yetişkinler gerçekten ne kadar cömert davranıyoruz?

---

Kelime sayısı: ~850
 
Üst