3 ten fazla dersten kalınca ne olur ?

Emlakci

Global Mod
Global Mod
3’ten Fazla Dersten Kalınca Ne Olur? Eğitim Sisteminin Kırılgan Yönleri Üzerine Cesur Bir Tartışma

Selam forumdaşlar,

Hadi bugün biraz cesurca ve eleştirel bir konuya dalalım: 3’ten fazla dersten kalınca ne olur? Bu soru, Türkiye’nin eğitim sisteminde neredeyse her öğrencinin bir gün yüzleşeceği bir gerçeklik. Her yıl milyonlarca öğrenci, üniversite sınavına girmeden önce ya da yıllık başarısızlıkları nedeniyle bu tecrübeyi yaşamak zorunda kalıyor. Ancak, bu "3 dersten kalma" durumu sadece öğrenciler için değil, eğitim sisteminin de bir yansıması haline geliyor. Öğrenciler için son derece baskılayıcı, öğretmenler için de kimi zaman hayal kırıklığı yaratıcı bir konu. Peki, bu sistem gerçekten adil mi? Yoksa aslında büyük bir eksiklik mi var? Gelin, bu meseleyi biraz daha derinlemesine inceleyelim.

Eğitim Sisteminde Adalet Mi, Yoksa Baskı Mı?

Öncelikle şunu söylemek gerek: Türkiye’de eğitim sistemi, başarılı olmayı teşvik ederken aynı zamanda başarısızlığı cezalandırma konusunda da oldukça sert. 3 dersten kalma durumu, öğrencilere yalnızca bir dersin ötesinde, hayatlarını belirleyen bir dönüm noktası gibi sunuluyor. Ama gerçekten adaletli mi? Burada atladığımız bir şeyler olabilir. Çünkü, başarıyı ölçen bu sistem yalnızca öğrencinin derslerdeki başarısına odaklanırken, onun sosyal becerilerini, yaratıcılığını ya da duygusal zekâsını göz ardı ediyor.

Birkaç yıl önce yapılan bir araştırma, Türkiye'deki üniversite öğrencilerinin büyük kısmının yalnızca akademik başarılara göre değerlendirilmesinin, onların diğer becerilerinin gelişmesini engellediğini ortaya koymuştu. Örneğin, insanlarla iletişim kurma, problem çözme ya da yaratıcı düşünme gibi beceriler, eğitim sisteminin "başarısızlık" tanımının dışında tutuluyor. Ancak bir öğrencinin derslerden başarısız olması, sadece onun bu becerilerden yoksun olduğu anlamına gelmez. Belki de dersten kalma durumu, öğrencinin o dersin formatından veya öğretmenin eğitim tarzından memnun olmamış olmasından kaynaklanıyordur. Sistemin, öğrenciyi tanımadan, tek bir ölçüte göre değerlendirmesi oldukça sorunlu bir yaklaşım.

Erkek Perspektifi: Strateji ve Problem Çözme Bakış Açısı

Erkeklerin genelde konuya yaklaşımı daha stratejik ve problem çözmeye yönelik olur. Eğitim sistemindeki 3 dersten kalma kuralı, erkek bakış açısına göre genellikle bu "sistemi aşma" üzerinden şekillenir. Erkekler, eğitimin bir yarış gibi algılandığı bir dünyada, zorlukları aşmaya yönelik çözüm yolları ararlar. Bu bağlamda, 3 dersten kalma durumu çoğunlukla kişisel bir başarısızlık değil, eğitim sisteminin kırılgan yönlerini gözler önüne seren bir fırsat olarak görülür. Bu bakış açısına göre, bir öğrenci 3 dersten kalınca bu, onun "sistemi" nasıl aşabileceği konusunda düşünmesini gerektirir. Erkekler, başarmak için stratejiler geliştirirler; derslerden kalmış bir öğrenci, gerekirse özel ders alır, ders çalışma yöntemlerini değiştirir ya da daha fazla çaba harcar.

Ancak burada dikkate alınması gereken önemli bir nokta var: Stratejik bir yaklaşım, yalnızca mevcut sistemle nasıl başa çıkılacağına odaklanır, fakat sistemin kendisini sorgulamak ya da değiştirmek çok daha az dikkat çeker. Erkeklerin bu bakış açısı, öğrencinin başarısızlığını kendi eksikliklerine indirger, ama asıl sorun eğitim sistemindeki adaletsizlik ve eşitsizliktir. Belki de sistemin kendisi sorgulanmalı; peki gerçekten tüm öğrenciler için eşit fırsatlar sunuluyor mu?

Kadın Perspektifi: Empati ve İnsan Odaklı Yaklaşım

Kadınların bakış açısı ise genellikle daha empatik ve insan odaklıdır. Eğitimdeki 3 dersten kalma durumu, kadın bakış açısıyla, öğrencinin yalnızca akademik başarısını değil, aynı zamanda psikolojik sağlığını da göz önünde bulundurmayı gerektirir. Kadınlar genellikle öğrencilerin eğitim yolculuklarında karşılaştıkları duygusal zorlukları daha fazla hissederler ve bu nedenle eğitim sisteminin, öğrencinin psikolojik ve duygusal durumuna da hassasiyetle yaklaşması gerektiğini savunurlar. 3 dersten kalma durumu, bir öğrencinin yalnızca bilgiye dayalı başarısızlık değil, aynı zamanda özgüven kaybı, depresyon ve benzeri duygusal zorluklarla baş etme problemi olarak da karşımıza çıkar.

Birçok kadın, eğitimin yalnızca bilgi aktarmakla sınırlı kalmaması gerektiğini, öğrencilerin duygusal ve sosyal gelişimlerinin de önemli olduğunu savunur. Eğitim, kişisel gelişimi destekleyen bir alan olmalı, değilse bir öğrencinin 3 dersten kalması, onu sadece başarısız bir öğrenci olarak etiketlemekten öteye gitmez. Kadın bakış açısına göre, eğitimde "başarı" kavramı çok daha geniş bir perspektife yerleştirilmelidir. Peki, sistem sadece akademik başarıya odaklanarak, öğrencinin insan olarak gelişimini ihmal ediyor mu?

Eğitimde Gerçek Başarı: Akademik Mi, İnsanlık Mı?

Sonuç olarak, 3 dersten kalma durumu, sadece bir "başarı kriteri" değil, aynı zamanda Türkiye’nin eğitim sisteminin yansıyan bir kusurudur. Bu durum, sadece öğrencinin başarısızlığını değil, aynı zamanda sistemin dışsal baskılarını da gözler önüne serer. Hem erkeklerin stratejik bakış açısı hem de kadınların empatik yaklaşımı, bu sorunun farklı yönlerine dikkat çekmektedir.

Ancak gerçek soru şu: Eğitimde başarı, sadece derslerden geçmekle mi ölçülmeli? Öğrencinin duygusal sağlığı, sosyal becerileri ve insanlık değerleri de eğitim sisteminin önemli bir parçası olmalı mı?

Hadi, bu konuda fikirlerinizi paylaşın. Eğitim sistemimiz gerçekten adil mi? Başarıyı sadece ders notlarına göre mi değerlendirmeliyiz?
 
Üst